15 Haziran 2010 Salı

Özgürlük ve Kapana Kısılma Duygusu


Aslında iki konudan bahsetmek istiyorum. İkisi de benim için önemli, biri diğerine umarsızca bağlı.

İlki, özgürlük.

Bu blog, sevgililerime gösterdiğim bir blog değil. İnsanlara "bakın lan böyle bir şey yazıyorum ben gidin okuyun" dediğim bir blog değil. Bu, sadece bir kişinin asıl "Siyah"ın kimliğini bildiği bir günlük.

Bu özgürlük dolayısıyla, burayı istediğim gibi karalayabilir, istediğimi yazabilir, istediğimi çizebilirim. Hatta bu günlük sayesinde insanların zihnindeki o "siyah" figürü üzerinde istediğim kadar oynayabilirim. Ama yapmam. Yapamam. Neysem, oyum. Asıl benliğimi zaten kimse bilmiyor. Dışarıda uslu, akıllı, seksi bir insanken evde bazen gecelerce ağlayan biri, bazen bu acıları başkaları üzerinden çıkaran bir psikopatım ben.

Şimdi, bu özgürlük konusu şurada asıl olaya bağlanıyor.

Ne kadar özgür olsam da, istediğim her şeyi yazabilme hakkım olsa da burada, hastayım.

Bundan bahsetmek istiyorum.

Garip bir hastalığa sahibim. Durduk yere bayılan bir tipim. Ama gariptir ki insanlar arasında aşırı nadir gerçekleşen bir olay. Özellikle de çevremdeki insanları sevmiyorsam, çevremdeki insanlara güvenmiyorsam bir dakika durmuyor beyin. "Sikerim beaaa" diyip system error veriyor.

Bu sorunun da psikolojik bir travma yüzünden olabileceği düşüncesi karşıma çıktı şu günlerde. Umarım öyledir diyorum. Umarım öyledir, çünkü ölmek için henüz çok gencim. Daha Erik Rhodes olsun, Kurt Lockwood olsun, hatta hatta Belladone ve Dick Delaware ile threesome olsun, yapacak çok şeyim var.

Var ulan! Sikerim!

Bak şimdi. Ne demek oluyor bu biliyor musun?

O kadar güçlüyüm ki, seni bile sikerim demek bu.

O ye!

Siyah. (Sigara içmem lazım amk)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder