15 Haziran 2010 Salı

Garfield'lı Günlük Ne Alaka Peki?



Bunu açıklığa kavuşturmamız lazım :)

Bu isim benim teeeeee çocukluğuma kadar iniyor.

Denize sıfır bir şehirde doğdum, büyüdüm, acı çektim, sevindim. Alakasız bir zamanda, Garfield'lı bir "günlük" olduğunu farkettim dolabımda. İçi bomboştu, ama üstündeki o turuncu kedi, benim 5 sene boyunca en yakın arkadaşım olarak kaldı.

Bir yılbaşı günü başladım günlüğe. Aslında yılbaşı arifesi desek daha doğru, çünkü bir iki gün öncesinden yazmaya başladım. Dayanamadım çünkü. Emin olun ortaokulda bir tane bile düzgün arkadaş edinememiş, toplum baskısını daha o yaşlarda anlayamayan ve reddeden bir bünyenin yazacak çok şeyi oluyor.

Öyle bir çocuktum ki ben, kimseyi dinlemez, kimseyi sikime takmazdım. Gidip kızları rahatsız eder, cinsel kimliğimi o yaşlarda kabul edemediğimden erkeklerden olabildiğince uzak dururdum. Öyle ki, dershane zamanlarında dersleri sabote eden, derslerde sıkılınca "hocaaaaaaaeeeeeeeem SIKILDIM BEN" diye çığlık atan bir çocuktum. Çünkü kimse o korkunç herife sesini bile çıkartamazken ben adamın karşısında adama tip tip bakıp çekirdek çitliyordum. Basit bir ego tatmini belki de. Çünkü hiç arkadaşın yok, yapayalnızsın, çevrendeki arkadaşlıkları kıskanıyorsun ve sonunda hem kontrol etme, kabul edilme, kendini gösterme gibi duyguları tatmin edince ne kadar zevk aldığını keşfediyor, hem de insanları o yaştan itibaren küçük görüyorsun. Küçük görüyordum, doğrudur. Ama o 20 kişinin içinde bir tek ben, o korkunç suratlara karşı gelebiliyordum.

Tabi bunları paylaşacak kimse olmayınca, iki satır da olsa bir şeyler yazıyordum ben günlüğüme. Onunla paylaşıyordum hep. Tek dostum oydu. Kimseyle Harry Potter büyüleri hakkında konuşamıyordum, kimse benim tasolarımla ilgilenmiyordu, kimse benimle oyun oynamıyordu. Hepsini hayal dünyamda yaşayıp, naklen, günlüğüme aktarıyordum. Garfield'lı günlüğüme.

Ha, sonra ne oldu ona? Yaktım. Baktım ki ailem okuyor, üstelik yazdıklarımla dalga geçiyorlar (amına koyayım onların ayrıca) ben de yaktım günlüğü. Ama külleri, ne yazık ki buraya sıçradı.

Peki ya o çocuğa ne mi oldu?

Onu da o günlükle beraber yaktım. Küllerini hala saklarım ama. İhtiyacım olunca çıkarıp denize savuruyorum, rahatlıyorum. Çünkü o küller denizin altında nefes alabiliyorken, ben bu hayatta ölmemek zorundayım.


Siyah. (Böyle de obsesif bir adamım işte, son cümle çok zekice olmuş.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder